Antibiyotikler, keşfedildiklerinden beri, infeksiyon hastalıklarında modern tıbbın yapı taşı olarak görev yapmıştır. Bununla birlikte, zamanla antibiyotiklerin insan ve hayvan sağlığında bilinçsiz ve aşırı kullanımı, hijyen yetersizliği, aşılama ve infeksiyon kontrol önlemlerinin yetersiz uygulanması gibi nedenler antibiyotik direncinin ortaya çıkmasını ve yayılmasını artırmıştır.

Direncin giderek artması, sağlık hizmetleri ile ilişkili infeksiyonlar başta olmak üzere, tedavisi zor hatta imkânsız infeksiyonlarla karşılaşmamıza yol açmaktadır.Bu sorunu bu kadar ciddi kılan bir durum da; mikroorganizmaların çok hızlı direnç geliştirmesine karşın yeni antibiyotiklerin tedavide kullanıma girememesidir. 1980’lerin ikinci yarısından beri neredeyse hiç yeni bir antibiyotik sınıfı keşfedilmemiş olup, o yıllardan itibaren tanıtılan antibiyotikler, bilinen eski antibiyotik sınıflarının kimyasal varyasyonları veya yıllar önce keşfedilmiş antibiyotiklerin yeni kullanımlarıdır. Sonuçta antimikrobiyal direnç, dünyanın karşı karşıya olduğu en ciddi halk sağlığı sorunlarından biri haline gelmiştir.

Günümüz teknolojik ve ekonomik koşulları, turizm, göçler ve ticaret nedenleriyle uluslararası seyahat sıklığının artmasının bir sonucu olarak, dünyanın herhangi bir bölgesinde ortaya çıkan antibiyotik direnci sorunu çok kısa süre içinde tüm dünyayı ilgilendiren bir boyuta ulaşmaktadır. Bu nedenle, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) antimikrobiyal direnç sorununu küresel bir sorun olarak ele almakta ve dünya çapında farkındalık ve tek sağlık yaklaşımı içerisinde işbirliği çağrısında bulunmaktadır. 

Antibiyotik direnci ve akılcı antibiyotik kullanımı konusunda toplumda ve sağlık çalışanlarında farkındalığı artırmak amacıyla her yıl 18 Kasım’da “Avrupa Antibiyotik Farkındalık Günü” etkinlikleri düzenlenmektedir. DSÖ 2015 yılından itibaren 18 Kasım gününü içine alan bu haftayı “Dünya Antibiyotik Farkındalık Haftası” olarak ilan etmiştir.  Bu haftada, antibiyotik direncinin yayılmasını önlemek için genel halk, sağlık çalışanları, gıda, tarım ve hayvancılık sektörü ve politika yapıcılar arasında en iyi uygulamaların teşvik edilmesi amaçlanmaktadır. 

Antibiyotiklerin gelecek nesillerde etkinliğinin sürdürülebilmesi için tek çare antibiyotiklerin akılcı kullanımıdır. Bunun sağlanabilmesi için öncelikle kanıta dayalı tanı yöntemleri kullanılarak infeksiyonların tanısının doğru konulması gereklidir. Mikrobiyolojik testler ile etkenin belirlenmesi ve antibiyotik duyarlılık testleri çalışılması doğru antibiyotik seçiminde en önemli etkendir. Böylece gereksiz geniş spektrumlu antibiyotik kullanımının azaltılması mümkün olur. 

Nezle ya da grip gibi virüslerle oluşan infeksiyonlarda antibiyotiklerin tedavide yerinin olmadığı ve gereksiz antibiyotik kullanımıyla istenmeyen yan etkilerin görülebileceği unutulmamalıdır.

Gereksiz yere ve uygunsuz antibiyotik kullanımı antibiyotik direncine neden olur.  Bu durumda antibiyotikler gerçekten gerek olduğunda işe yaramayabilir.Bu nedenle, antibiyotikler sadece hekimin reçete ettiği durumlarda, eczacının danışmanlığında uygun miktar ve sürede kullanılmalıdır.

Hekim reçete etmedikçe kendi kendine ya da eş-dost önerisiyle antibiyotik kullanılmamalıdır.

Antibiyotikler ağrı kesici, ateş düşürücü değildir ve her hastalığı tedavi edemez.

Ülkemizde insan ve hayvan sağlığında antibiyotiklerin akılcı kullanımının sağlanması ve antimikrobiyal dirençle mücadele konularında ulusal stratejiler geliştirilmesi ve sektörler arası koordinasyonun sağlanması amacıyla Sağlık Bakanlığı koordinasyonunda, Tarım ve Orman Bakanlığı ve ilgili tüm paydaşların katılımıyla “Ulusal Antimikrobiyal Direnç Stratejik Eylem Planı” hazırlanmıştır ve yayınlanma aşamasındadır.  Hazırlanan bu ulusal eylem planının en önemli özelliği; ilgili tüm paydaşların sorunun çözümüne ortak edilmesi ve sektörler arasındaki koordinasyonun güçlendirilmesidir. Ülkemizdeki akılcı antibiyotik kullanım politikalarının uygulanması, toplumda farkındalığın artırılması, konu ile ilgili sürveyans sistemlerinin güçlendirilmesi,   infeksiyonların kontrolü ve önlenmesi bu eylem planının en büyük kazanımları arasında yer alacaktır.